Lezzetin en sıcak hali "Ennefis'e" hoşgeldiniz!
Ennefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve YemekleriEnnefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve YemekleriEnnefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve Yemekleri
Ennefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve YemekleriEnnefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve YemekleriEnnefis, Mikrodalga, Fırın ve Airfryer Kebapları ve Yemekleri
Sepet: 0 - 0,00

Bu makalemizde önemli bir konuya dikkatinizi çekmek istiyorum.

Doğada rastgele dikilen bir domates fidesi, genellikle 40 cm boyunda büyür ve kısa sürede ölme riski taşır. Oysa seralarda, yüksek teknoloji ve özel bakımla beslenen fideler 6 metreye kadar uzayabilir ve çok daha uzun ömürlü olabilir. İnsanların beslenme düzeni de, bir bakıma, doğada rastgele büyüyen bu domates fidelerine benzemiyor mu? Doğadaki her şeyi, lezzetli olduğu için sağlıklı kabul edip sorgulamadan tüketiyoruz. Az mı, çok mu, yeterli mi, yetersiz mi olduğunu çoğu zaman bilmiyoruz.

Eğer mükemmel bir dengede, sera koşullarındaki gibi özenle bakılsak ve beslensek, acaba bitkilerde olduğu gibi aramızdaki fark da bu kadar büyük olur muydu? Kastettiğim 6 metre boya erişmemiz değil, ancak gerçekten üst gelir grubu çocuklarında etkisi net görüldüğü gibi (aslında çokta sağlıklı beslenmedikleri halde, sadece düşük gelir grubuna kıyasla bir miktar farklı beslendikleri için) daha uzun boylu, sağlıklı, güzel ve zekiler. Eğer Ennefis’in dünyada  ilk kez hayata geçirdiği ve sürekli geliştirdiği yazılım destekli analiz ve kişiye özel yemek menüsü üretebilme sistemleri doğamızdaki hangi potansiyelleri ortaya çıkaracak?

Bu benzetme oldukça düşündürücü ve aslında insanların beslenme ve bakım sistemine dair önemli bir soruyu ortaya koyuyor. Doğadan rastgele beslenme ile serada kontrollü bir şekilde büyütülen bitkiler arasındaki farkı, insan sağlığı ve yaşam kalitesi üzerine düşünürsek şu çıkarımlar yapılabilir:

1. Doğal Beslenme ve Kontrolsüzlük

Doğadaki bir domates fidesi, rastgele çevresel koşullara maruz kalır: toprak kalitesi, su miktarı, güneş ışığı, zararlılar ve hastalıklar gibi faktörler kontrol edilmez. Bu, fideyi sağlıksız ve kısa ömürlü kılabilir. İnsanlar da, özellikle modern dünyada, beslenmelerini kontrolsüz bir şekilde “lezzetli ve ulaşılabilir” olanlara göre şekillendirebilir. Fast food, şekerli içecekler, işlenmiş gıdalar gibi tercihler, ihtiyaç duyulan mikro ve makro besin dengesinden yoksun olabilir.

2. Seradaki Kontrol ve İdeal Koşullar

Serada yetiştirilen fideler ise bilimsel yöntemlerle beslenir. Toprağın pH dengesi, gübreleme, su miktarı, hava sıcaklığı gibi tüm detaylar optimize edilir. İnsan vücudu için de aynı prensip geçerli olabilir. Eğer herkesin beslenme ihtiyaçları bireysel olarak analiz edilse (örneğin genetik yapısı, aktivite seviyesi, metabolizması göz önüne alınsa) ve bu ihtiyaçlara göre bir diyet uygulansa, sağlığımız ve ömrümüz üzerinde muazzam bir fark yaratılabilir.

3. Beslenme Sisteminin Önemi

İnsanlar genelde açlıklarını bastıracak herhangi bir yiyecekle yetinir, ancak bu yiyeceklerin besleyicilik açısından uygun olup olmadığına dikkat edilmez. Eğer insanlar “serada yetişen bitkiler gibi” özenle beslenseydi, yani:

  • Vitamin ve mineral dengesi sağlansa,
  • Makro besinler (karbonhidrat, protein, yağ) ideal oranlarda alınsa,
  • Hatalı veya eksik beslenme ortadan kalksa,

Yaşam kalitesinde ciddi bir artış ve belki de yaşam süresinde önemli bir uzama görülebilirdi.

4. Doğanın Dersi

Doğa, sağlıklı ve dengeli yaşamın ne kadar hassas bir dengeye bağlı olduğunu bize sürekli hatırlatır. Ancak insanlar, tat alma ve keyif arayışı gibi güdülerle bu dengeyi bozma eğilimindedir. Modern tarımda olduğu gibi, insan beslenmesinde de teknoloji ve bilimi kullanarak bir “sera sistemi” oluşturmak mümkün olabilir. Örneğin:

  • Kişisel diyet planları, genetik analizler ve yapay zeka yardımıyla bireysel ihtiyaçlara uygun gıda önerileri yapılabilir.
  • Beslenme düzeni, düzenli sağlık taramaları ve biyolojik göstergelerle takip edilebilir.

5. Sonuç

Evet, insanların beslenme sistemi rastgele doğada büyüyen bir domates fidesine benzer şekilde kontrolsüz olduğunda, sağlıksız bireyler ve daha kısa ömür kaçınılmaz olabilir. Eğer insanlar, serada yetiştirilen bitkiler gibi “optimal koşullarda” büyütülseydi, aradaki fark bitkilerde olduğu kadar büyük ve belirgin olurdu. Bu yaklaşım, insan sağlığına dair gelecekteki büyük devrimlerden biri olabilir.

Peki yeterli vitamin ve mineral alıyor muyuz? Diyetisyenler ve doktorlar bu değerlerin normal (hasta olmayan) aralıkta olduğunu anlamak için kan testleri isterler. Ancak kan testlerinin aslında neyi gösterdiğini doğru anlamak gerekli.

Mevcut kan tahlillerinin uzun ve sağlıklı yaşam araştırmalarında kullanımının yetersizliğini aşağıdaki şekilde açıklayabilirim.

  • Fonksiyonel Eksiklik: Kan testleri, sadece dolaşımdaki vitamin seviyelerini ölçer, hücresel düzeydeki fonksiyonel eksiklikleri göstermez. Yani kanında “normal” görünen bir değer, hücrelerinde yetersiz kullanım anlamına gelebilir.
  • Referans Aralıklar: Normal değer aralıkları, ciddi eksiklikleri tespit etmek için tasarlanmıştır. “Normal” aralıkta olman, optimal düzeyde olduğun anlamına gelmez.
  • Testin Süreksizliği: Örneğin B vitamini, suda çözünür olduğu için diyetle kısa vadeli bir artış bile test sonucunu geçici olarak etkileyebilir.

Vitamin ve mineral ihtiyaçlarının belirlenmesinde kullanılan temel yaklaşımlar, genellikle kısa vadeli sağlık sonuçlarını hedef alır ve ciddi eksiklikleri önlemeye odaklanır. Ancak bu, uzun vadede optimal sağlık ve performans için yeterli olmayabilir.

Belirttiğim gibi, eksikliklerin zamanla birikmesi erken yaşlanma, yorgunluk veya kronik hastalık riskini artırabilir. Bu durum bilimsel olarak “suboptimal beslenme” veya “subklinik eksiklik” olarak tanımlanır ve mevcut standart yaklaşımlar, bu konuda yetersiz kalabilir.

Benim kendim için uyguladığım ve tıp dünyasının tartışmasına açtığım teorime göre; kalori sınırı aşılmadan ihtiyaç duyulan faydalı mineral ve vitamin seviyeleri günlük normal değerlerin çok üzerinde alınmalıdır. Elbette toksik ve zararlı etki oluşturabilecek üst sınırlar vardır. Bu üst sınırlara dikkat ederek optimum ideal noktayı bulmaya çalışmalıyız ve kesinlikle kan değerlerinde görülen normal aralıklar ideal değerler değildir. Bu aralıklar sadece hastalık belirtisi olarak görülebilecek seviyeleri ortaya koymak için anlam ifade edebilirler.

Aşırı Vitamin ve Mineral Alımı Riskli midir?

Toksik etkiler genellikle uzun süreli aşırı alımlarda ortaya çıkar. Ancak bu sınırlar, bireysel farklılıklar nedeniyle değişebilir (yaş, genetik yatkınlık, hastalıklar vb.).

Tüm vitamin ve mineraller için belirlenmiş nominal değer aralıkları (RDA) ve toksik doz sınırlarını aşağıda özetledim. Veriler, genel olarak Institute of Medicine (IOM) ve EFSA gibi uluslararası otoritelerden alınan değerlere dayanmaktadır. Toksisite sınırları, günlük alım için belirlenmiş Üst Tolerans Limiti (UL) değerleridir.

Örneğin A vitamini, 1-3 ay boyunca her gün normalde ihtiyaç duyulandan 60 kat daha fazla alırsak bazı toksisite’ye sebep oluyor. Ancak asıl tehlike bir süre az alınca ortaya çıkıyor.

Bu kadar çok vitamin ve minerali doğal yolla almak oldukça zordur. Bu bir çok vitamin ve mineralde doz aşımı seviyeleri içinde aynı zorluk geçerlidir. Ancak eksik almak oldukça kolaydır.

Mesela E vitamini eksik alınırsa sinir hasarı oluşmaya başlar. Ancak normal olduğu iddia edilen dozun 50 katını aylarca kullanmadıkça önemli bir yan etkisi yoktur.

Benzeri durum diğer bileşenler içinde birbirine yakın sonuçlar vermektedir.


Vitaminler

Vitamin Normal Aralık Aşırı (Toksik) Alım ve Zarar Süresi Eksiklik ve Süre
A (Retinol) 20-50 µg/dL >3,000 µg/gün (1-3 ayda toksisite) <20 µg/dL: 2-3 ayda gece körlüğü, cilt kuruluğu.
C (Askorbik Asit) 0.4-2 mg/dL >2,000 mg/gün (1-2 hafta: böbrek taşı) <0.4 mg/dL: 1-3 ayda diş eti kanaması, skorbüt.
D (Kalsiferol) 30-100 ng/mL >150 ng/mL (1-2 ayda hiperkalsemi) <20 ng/mL: 2-6 ayda osteomalazi, bağışıklık zayıflığı.
E (Tokoferol) 5-20 mg/L >1,000 mg/gün (3-4 ayda kanama riski) <5 mg/L: 6-12 ayda sinir hasarı.
K (Filokinon) 0.2-3.2 ng/mL >10 mg/gün (çok nadir toksisite) <0.1 ng/mL: 1-3 ayda kanama riskinde artış.
B1 (Tiamin) 2.5-7.5 µg/dL >500 mg/gün (nadiren toksik) <2.5 µg/dL: 2-3 hafta: Wernicke-Korsakoff sendromu.
B2 (Riboflavin) 1-19 µg/dL >400 mg/gün (toksik değil) <1 µg/dL: 1-2 ayda cilt yaraları, göz tahrişi.
B3 (Niasin) 0.5-8.45 mg/dL >35 mg/gün (haftalar: karaciğer hasarı) <0.5 mg/dL: 1-2 ayda pellagra (deri döküntüsü, ishal).
B6 (Piridoksin) 5-50 µg/L >100 mg/gün (1-3 ayda sinir hasarı) <5 µg/L: 2-6 ayda depresyon, sinir hasarı.
B12 (Kobalamin) 200-900 pg/mL >5,000 pg/mL (toksisite yok) <200 pg/mL: 1-3 yıl: anemi, sinir hasarı.

Mineraller

Mineral Normal Aralık Aşırı (Toksik) Alım ve Zarar Süresi Eksiklik ve Süre
Kalsiyum 8.5-10.2 mg/dL >11 mg/dL (1-2 ayda hiperkalsemi) <8 mg/dL: 1-3 ayda kas spazmları, osteoporoz.
Demir 60-170 µg/dL >500 µg/dL (haftalar: karaciğer hasarı) <40 µg/dL: 2-6 ayda anemi, yorgunluk.
Magnezyum 1.7-2.2 mg/dL >2.5 mg/dL (1-2 hafta: mide sorunları) <1.5 mg/dL: 1-3 ayda kas krampları, sinir sorunları.
Çinko 70-120 µg/dL >150 µg/dL (haftalar: bağışıklık baskısı) <60 µg/dL: 2-3 ayda bağışıklık zayıflığı.
Bakır 70-140 µg/dL >200 µg/dL (aylar: karaciğer hasarı) <50 µg/dL: 3-6 ayda nörolojik problemler.
Selenyum 70-150 ng/mL >400 ng/mL (haftalar: tırnak kaybı) <50 ng/mL: 6-12 ayda kalp kası zayıflığı.
İyot 0.8-1.5 µg/dL >2 µg/dL (aylar: tiroid sorunları) <0.6 µg/dL: 3-6 ayda guatr, halsizlik.
Potasyum 3.5-5.0 mEq/L >6 mEq/L (günler: kalp ritim bozukluğu) <3.5 mEq/L: günler içinde kas güçsüzlüğü, aritmi.
Sodyum 135-145 mEq/L >150 mEq/L (günler: yüksek tansiyon) <130 mEq/L: günler içinde halsizlik, baş dönmesi.

Genel Notlar:

  1. Toksisite Süresi: Belirtilen süreler, toksik dozların sürekli olarak alınması halinde ortaya çıkabilecek zararlara yöneliktir.
  2. Eksiklik Süresi: Eksiklik belirtileri, mineral veya vitaminin vücuttaki depolarına bağlı olarak değişebilir. Örneğin, B12 ve D vitamini eksikliği yıllar sürebilirken, B1 eksikliği haftalar içinde belirginleşir.
  3. Hastane Tetkikleri: Bu değerler, laboratuvar cihazına ve metodolojisine göre farklılık gösterebilir. Test sonuçları genellikle referans aralıklarla birlikte sunulur.

Mevcut sistem, kısa vadeli sağlık hedeflerine odaklandığı için optimal sağlığı ve uzun vadeli etkileri gözden kaçırabilir. Daha doğru sonuçlar elde etmek için bireysel, dinamik ve fonksiyonel tıbba dayalı yaklaşımlar benimsenmelidir.

  • Araştırmalar, ortalama sağlıklı bireyler yerine yüksek performans sergileyen veya hastalıkları başarıyla önlemiş popülasyonlardan örnek alarak vitamin ihtiyaçlarını yeniden tanımlayabilir.
  • Örneğin, uzun ömürlü popülasyonların diyet modelleri (Okinawa diyeti gibi) incelenebilir.

Daha Geniş ve Dinamik Referans Aralıkları:

  • Mevcut referans aralıkları “hayatta kalmak” için belirlenmiş sınırlardır. Optimum sağlık için daha yüksek aralıklar tanımlanmalıdır.
  • Örneğin, D vitamini seviyesi için “optimal” değerler 30-50 ng/mL olarak tanımlanır, ancak bağışıklık fonksiyonu için 50-80 ng/mL önerilebilir.

İnsanların birbirine yakın bir beslenme sistemi vardır. Bu nedenle de kan değerleri aralıklarıda birbirine benzer. Seradaki domates fidesi gibi değilde, rastgele doğada yaşayan bir domates fidesi gibi bahtımıza çıkanı yediğimiz için hepimizin vitamin ve mineral değerleri normal aralıktadır!? Aslında gerçek şudur ki; hepimiz sadece yavaşça ölecek ve kısa bir süre hayatta kalabilecek kadar beslenebiliyoruz. Serada ki domates gibi uzun ömürlü ve sağlıklı değiliz.

İDEAL SİSTEME İLİŞKİN YENİ BİR YAKLAŞIM

Teorim, vücudun tüm vitamin ve mineral ihtiyaçlarını, toksik sınırlara yaklaşmadan ve kalori limitlerine uyarak; “üst sınırlara yakın” seviyelerde karşılamanın sağlık üzerinde olumlu etkileri olabileceği fikrine dayanıyor. Bu fikir, optimal sağlık durumunu sürdürmek ve stresli durumlarda vücudun “yedek kapasitesini” artırmak açısından dikkate alınması gereken bir yaklaşım. Aşağıda bu teorime dair düşüncelerimi, olasılıklarını ve potansiyel risklerini değerlendiriyorum:


Olumlu Yönler ve Teorinin Gücü

  1. Depoların Güçlendirilmesi:
    • Bazı vitaminler (örneğin A, D, E ve B12) vücutta depolanabilir. Yüksek ama güvenli dozlar, bu depoların dolu kalmasını sağlar ve uzun süreli eksikliklerden korunma sağlayabilir.
    • Zorlu dönemlerde (örneğin enfeksiyon, travma, stres, içki, sigara, aktivite) depolar kullanılarak vücut ihtiyaçlarını hızlıca karşılayabilir.
  2. Antioksidan ve Bağışıklık Desteği:
    • Yeterli seviyenin üzerinde (ama toksik sınırda olmayan) C vitamini, E vitamini, selenyum ve çinko gibi besinler, bağışıklık sistemini güçlendirebilir ve oksidatif stresi azaltabilir.
  3. Hücre Yenilenmesi ve Onarım:
    • B vitaminlerinin yüksek miktarda alınması, enerji metabolizmasını destekler ve sinir sistemi sağlığını güçlendirir.
    • D vitamini ve kalsiyumun yüksek seviyeleri, kemik yoğunluğunu artırabilir.
  4. Bilinmeyen Potansiyel:
    • Tıp bilimi genellikle “eksikliklerden kaçınmaya” odaklanır. Fakat, vücudu “optimal fonksiyon” için desteklemek daha az araştırılmıştır. Bu teori, bedenin gerçek kapasitesine yönelik bir keşif kapısı açabilir. İlaç sektörünü ve ekonomiyi kontrol eden gizli güçlerin, insanları hızlı hastalanacak, çok ilaç kullanacak ve emekli olup parası bittiğinde kısa yaşayacak şekilde bir sağlık programını benimsediğine dair teorilere girmek istemiyorum. Bunları sürekli düşünerek üzülmek yerine, biz kendimiz ve çevremiz için nasıl bir fark yaratırız bunu düşünmeliyiz. Bu sebeple Ennefis.com’u kurdum.


Olası Riskler ve Soru İşaretleri

  1. Toksik Yük ve Sistemik Stres:
    • Vücudun fazla miktarları “kolayca atabildiği” doğru, ancak bu süreç her zaman risksiz değildir. Örneğin uzun vadede sürekli yüksek doz aşımı:
      • A vitamini fazlası karaciğer için yük oluşturabilir.
      • Çinko fazlası, bakır emilimini baskılayabilir.
      • Sodyum ve potasyum dengesi bozulursa kalp ritim bozuklukları oluşabilir.
  2. Biyolojik Dengesizlik:
    • Vitamin ve mineraller, vücutta karşılıklı etkileşim halindedir. Bir maddenin aşırı alımı, diğerinin emilimini veya metabolizmasını engelleyebilir. Örneğin:
      • Çok fazla çinko, bakır eksikliğine yol açabilir.
      • Yüksek kalsiyum, magnezyum ve fosfor dengesini bozabilir.
  3. Genetik ve Çevresel Faktörler:
    • İnsanların vitamin-mineral ihtiyaçları genetik olarak farklıdır. Bazı insanlar “fazla vitaminleri” daha az verimli atabilir, bu da toksik etkilere yol açabilir.
  4. Pratik Sorunlar:
    • Besinlerden veya takviyelerden bu seviyeleri sürekli almak oldukça maliyetli ve zor olabilir.
    • Takip edilmeyen yüksek doz alımları, fark edilmeden zararlı seviyelere ulaşabilir.
    • Bu nedenle bu süreç doktor ve beslenme uzmanı kontrolünde devam etmeli, beklenmeyen etkiler görülmeye başlarsa detaylı bir inceleme yapılarak sebebi anlaşılmalıdır.

Tahmini Etkiler ve Sonuçlar

Eğer bir insan, toksik sınırların altında ama “üst güvenli sınıra yakın” miktarlarda tüm vitamin ve mineralleri sürekli alabilirse, şu faydalar beklenebilir:

  1. Bağışıklık Gücü: Hastalıklara karşı daha dirençli bir yapı.
  2. Enerji ve Performans: Daha verimli bir metabolizma, azalan yorgunluk.
  3. Hızlı Onarım: Hücresel hasarların daha hızlı iyileşmesi.
  4. Yaşlanmayı Yavaşlatma: Antioksidanların artan etkisiyle oksidatif stresin azaltılması.

Nihai Stratejim;

Tüm bu vitamin ve mineralleri zararlı olmayan en yüksek düzeylerde her gün doğal besinlerle almak çok büyük bir kalori artışına sebep olabilir. Ancak kalori artışı olmadan vitamin ve mineral takviyeleri ile bunu almayı başarsak bile her vücut aynı tepkiyi vermeyebilir. Bu nedenle daha itidalli bir yaklaşımla kalori sınırımızı koruyarak tüm  vitamin ve mineralleri alabileceğimiz en yüksek seviyede almanın bu şekilde maximum seviyelerin çok altında ama öldürmeyen yada hastalık belirtisi olmayan dip aralığında oldukça üstünde bir noktada yoğunlaştırmaktır.

Bu benim kişisel beslenme planım olarak hedeflediğim sistemdir. Bunu Ennefis’in yapay zeka destekli yazılımları ve özel üretim yemekleri ile yiyecekleri ile başarmayı hedefliyorum. Gelişmeleri sizinle ilerleme oldukça paylaşmaya devam edeceğim. Şimdilik Ennefis yemekleri üretim aşamasında olduğu için tamamen rastgele beslenmek durumundayım.

Tip-2 Diyabet, kalp çarpıntısı ve tansiyon sorunları, fazla kilo, hareketsizlik, halsizlik ve mod düşüklüğü var. Umarım Ennefis ile kolay bir şekilde yeni beslenme sistemine geçebilirim.

 

Erdem Çetinkaya

Yapay Zeka Yazılım Uzmanı 
Ennefis Genel Koordinatörü

Leave A Comment

Sepet

Bir hesap oluştur

Select the fields to be shown. Others will be hidden. Drag and drop to rearrange the order.
  • Image
  • SKU
  • Rating
  • Price
  • Stock
  • Availability
  • Add to cart
  • Description
  • Content
  • Weight
  • Dimensions
  • Additional information
Click outside to hide the comparison bar
Compare